23 Mart 2008 Pazar

Google: Dünya parmaklarınızın ucunda!



Pazarının hakimi, işinin erbabı Google’ı, 18 Mart Salı günü, Google Türkiye pazarlama müdürü Mustafa İçil ile masaya yatırdık ve kendisi bize Google efsanesinden ve pazarlama dünyasından bahsetti, sorularımızı yanıtlayarak merakımızı giderdi.


1995 senesinde ABD Stanford Üniversitesinden iki PhD öğrencisi bitirme tezlerini yazmaya başladıklarında sonuçlarının Dünya’yı bu denli etkileyeceğini hissettiler mi bilinmez. O zamanlar ‘backrub’ adıyla yazdıkları arama motoru bugün Dünya’nın en çok tercih edilen, en efektif sonuçlar sunan arama motoru, yani Google’dan başkası değil. İsim hikayesinden başlayacak olursak, Google’ı Google yapan, matematik aşığı bu gençlerin aslında sonsuz bilgiyi hedefliyor oluşu ve matematik literatüründe ‘Googol’ gibi sonsuz tane‘0’ı tanımlayan bir kelime oluşu. İlk etapta yurt odasında başlayan çalışmalar, hemen hemen hiçbir konuda anlaşamayan bu iki gencin, Larry Page ve Sergey Brin, yoğun çabalarıyla ilk etapta Yahoo’nun kurucusu David Filo’ya sunuldu. ‘Biraz daha geliştirin’ yanıtını alan genç girişimcilerin, Bechtolsheim şirketiyle görüşmesi ise şirketin kurucusu Andy Bechtolsheim’in Google Inc. adına 100000 $’lık bir çek kesmesiyle son bulurken, bu adım Google’ın resmen kuruluşu anlamına da geldi.


Bu sene onuncu senesini kutlayacak olan Google, arama motoru pazarına girerken, rakipleriyle mücadele edebilmek için gerçekten farklılaşmak durumundaydı. Kapsamlı bilgiye ve doğru sonuçlara hızlı bir şekilde kullanıcılarını yönlendirebilmeyi, bunun yanı sıra sade, kolay ve anlaşılır bir ara yüzle kendisini kullanıcılarını sunmayı hedefledi. Başarı göstergesi olarak ise kullanım oranını bakımından rakiplerine oranla açık ara önde oluşu verilebilir.


Google’ın başarısı; algoritmalarının doğru çalışmasının yanı sıra, kendisini bir arama motoru olarak sürekli yenilemesi ve geliştirilmesine de bağlanabilir.


Henry Ford: ‘ İnsanlara ne istediklerini sorsak daha hızlı atlar isteriz derlerdi’


Araştırmalar gösteriyor ki; en çok billboard reklamları dikkatimizi çekiyor, en bilgilendirici reklamlara internette rastlıyoruz, en eğlenceli olanlar TV’dekiler, en kendimizle ilgilileri yine internette buluyoruz ve en rahatsız edici olanlar TV reklamları.


Günümüzde teknolojik sınırlar ortadan kalkmış durumda. Bu bakımdan iyi bir şey yapıldığında bir anda patlama yakalayabilirken yanlış bir hareket bir anda Dünya tarafından duyulabiliyor ve firma için kötü günlerin başlangıcı olabiliyor. Buradan yola çıkarak şu iki altın kuralı oluşturmak mümkün:


1. Firmalar tüketiciyi dinlemeli.


2. Tüketicinin istediğini firma yorumlamalı.


Türkiye’de internete bakacak olduğumuzda ilk dikkat çekici nokta popülaritesi. Bunun başlıca sebebi kuşkusuz genç nüfusun oldukça fazla oluşu. İnternette bilgi arama internetin en büyük kullanım amacıyken, bu noktada google’da günde 100 milyar arama yapıldığını söylemeden geçmek olmaz. İkinci sırada yer alan iletişim özelliğini ise rakamlarla ifade edecek olursak günde internet üzerinden ortalama 80 milyar mesaj yollandığını söylemek mümkün. Son günlerin revaçta video paylaşım sitesinde ise günde 500 milyon video izleniyor.


İnternette viral pazarlama örneklerine rastlamak pek mümkün. En çarpıcı örneklerden biri OK Go grubunun kendi imkanlarıyla, son derece amatör şekilde çektiği ve youtube de yayınladığı video klipleri. Bu klip ilk hafta 1 milyon kişi tarafından izlendi, dahası hala youtube tarihinin en çok izlenen 9. videosu olma özelliğini koruyor. Grubun bu hareketi onlara MTV’nin kapılarını aralamış, dahası Grammy Ödüllerine aday gösterilmelerini sağlamış.


Google Türkiye’ye göz atacak olduğumuzda, organizasyon yapısı bakımından, Google’ın genel trendi itibariyle, karmaşık bir yapı hakim. Dört ana departmandan söz etmek mümkün: Kurumsal satış ekibi, pazarlama ve iş geliştirme ekibi, merkezi İrlanda’da bulunan küçük ve orta ölçekli işlere setsek ekibi ve lokalizasyondan sorumlu ekip. Eğer 8 zorlu mülakatı geride bırakıp son mülakatta Larry Page’in gözüne girmeyi başarırsanız Google için çalışmaya başlayabilirsiniz.


Son sözler olarak:


Küçük projeler, küçük ekipler!


Yaratıcı düşünceyi dizginlemeyin!


Ufak projelere önem verin, ölmelerine izin vermeyin!


Herkesten her an fikir alın!


Öğrenmeye aç olan elemanlar alın!


Risk alanları ödüllendirin, başarısızlığı cezalandırmayın!

17 Mart 2008 Pazartesi

Bir başarı timsali: Gittigidiyor.com





2001 yılının Şubat ayında hayata geçirilmiş olan gittigidiyor.com, kendisini dijital platformada bir açık arttırma sitesi olarak konumlandırmış durumda. Kurucuları arasında iki mimar bir makine mühendisi göze çarparken akıllarda oluşan ilk intiba, Serkan Borançılı, Burak Divanlıoğlu ve Tolga Kabataş üçlüsünün mesleklerini bir kenara bırakıp zamanında internet modellerini değerlendirerek bu işte karar kılmalarının ne kadar doğru ve yerinde bir karar olduğu yönünde. Kuruluşu takip eden ilk seneler para kazanmadan tutunmalarına rağmen sonrasında büyük bir ivme yakalayarak büyüdü. Bunun yanı sıra 1.8 milyondan fazla kayıtlı kullanıcısının, 450.000'den fazla günlük ziyaretçisinin ve 750.000'in üzerinde günlük satış miktarının olması bakımından da Türkiye’nin en büyük e-ticaret platformu olma niteliğini taşımakta.
Sitenin kuruluş aşamalarına göz atacak olduğumuzda, sitenin yaratıcılarının ‘tercihen’ içerik için çok uğraşmadıklarını, bilakis içeriği zamanla kullanıcıların oluşturduğunu görüyoruz. 2001 senesinde kurulmasının ardından ilk profesyonel çalışanını 2003 Ağustos ayında bünyesine dahil eden şirket, günümüzde 172 çalışana sahip. Bu durum, rakamlarla, şirketin kısa sürede kat ettiği yolun boyutunun bir göstergesi. 2004 senesi başlarında ise yönünü pazarlamaya doğrultan şiket ilk pazarlama deneyimini NTVMSNBC’de yaşadılar. İlk etapta ayda 500 $ gibi bir mebla ödenmesine rağmen umulanın üstünde bir verim elde edildi. Günümüzde ise pek çok alanda reklamını yapmakta.
E-bay ile yollar kesişiyor:
E-bay ile ilk temas 2004 senesinin Ağustos ayında yaşandı. O sıralar siteye yaklaşık 100000 kayıtlı kullanıcı bulunmaktaydı ve Doğan holding de pazaryerim.com adlı açık arttırma sitesini rakip olarak konumlandırmıştı. O dönemlerde çıkan e-bay’in Türkiye pazarına girebilecek olduğu dedikodularıyla harekete geçildi ve e-bay’e rekabet yerine ortaklık teklif edildi. 2006 senesinin Mayıs ayında e-bay’in CEO’sunun Istanbul’a gelmesi ile birlikte aynı senenin Haziran ayında görüşmeler başladı ve Mayıs 2007’de e-bay gittigidiyor.com’a azınlık ortağı sıfatıyla ortak oldu. Şu anda Pazar Türkiye’deki Pazar payının %90’dan fazlası gittgidiyor.com’un elinde.
Sitenin trafiği günde 530000, ayda 6000000 mertebesinde.
Şirkete taze kan: Cenk Angın
Tam da e-bay ile görüşmelerin en yoğun olduğu dönemde katıldı Cenk Angın gittigidiyor.com ailesine. Kendisi ODTU mezunu bir makine mühendisi, aynı zaman da yine ODTU’den işletme yüksek lisansını da aldığını belirtelim. Şirkete genel müdür sıfatıyla katılan Cenk Angın, hemen hemen tüm operasyonlara hakim.
Şirketin organizasyon yapısına göz atacak olursak, en temelde iki departmandan oluştuğunu görüyoruz: İlki 40 kişinin hizmet verdiği, kullanıcı desteği gibi işlerin yürütüldüğü operasyon departmanı. Diğeri ise kodların yazıldığı, sitenin geliştirildiği, görsellerle ilgilenilen IT departmanı. Şirket bünyesinde bu iki temel departmanın dışında muhasebe/finans ve CRM’yi de içinde barındıran pazarlama departmanları mevcut.
Gittigidiyor.com’da basit bir satın alma işlemin adımları ise şöyle gerçekleşiyor:
• Alıcı, aldığı ürünü satan kişiye ödeme yapar. Ödeme direkt olarak satıcıya gitmez, önce havuz hesaba yatırılır.

• Satıcı ürünü alıcıya kargo ile gönderir.

• Alıcı ürünü aldığına ve herhangi bir problemin olmadığına dair satışı konfirme eder.

• Söz konusu para, havuz hesaptan satıcıya transfer edilir.
Sadece gittigidiyor.com ile yetinmeyen bu başarılı girişimcilerin elbette ki başka başarıları da var: Şehre özel arkadaşlık siteleri İstanbul.net, İzmir.net, Ankara.net; video paylaşım kanalı: timsah.com; uzmanından haberlere ulaşabileceğiniz uzmantv.com ve son dakika haberleri için guncel.com.
Gelecek projeleri neler?
3 iş modeli daha kurmayı hedefleyen başarılı girişimciler böylece Türkiye’de yapmadıkları bir iş modeli kalmayacağını da belirtiyorlar. Bu üç iş modelinden biri reklam network’u, diğeri kariyer projesi ve sonuncusu ise bir karşılaştırma sitesi olarak karşımıza çıkacak.
Kendilerine değerli katılımlarından ötürü teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

13 Mart 2008 Perşembe

Türkiye'nin en büyük mutfağına hoşgeldiniz: Yemeksepeti




Bir mutfağa sığdırılamayacak genişlikteki lezzet skalasıyla yemeksepeti.com, 2001’in Ocak ayından beri bizleri doyurmakta. 4 Mart 2008 günü e-ticaret dersinde bizlere konuk olan Nevzat Aydın’dan, kurucusu olduğu yemeksepeti.com’un hikayesini dinlemek oldukça keyifliydi.Sözlerine amazon.com’un kurucusu Jeff Bezos’un ‘İki tip şirket vardır. Kullanıcılarına daha fazla para harcatmaya çalışanlar ve daha az para harcatmaya çalışanlar. Biz ikincisi olacağız. ‘ sözleriyle başlayan Nevzat Aydın kısaca kendisinden bahsettikten sonra sözlerini yemeksepeti.com’a getirdi ve başlangıçtan bugüne yaşadıklarını gayet samimi şekilde bizlerle paylaştı.
Ben de söze girmeden Nevzat Aydın’a birkaç cümleyle değinmekte fayda görüyorum:1976 yılında İstanbul'da doğan Nevzat Aydın, Bursa Anadolu Lisesi'ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Silikon Vadisi'ndeki University of San Francisco'da MBA eğitimi aldı.
Amerika'da bulunduğu dönemde e-ticaret ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Aydın, yemeksepeti.com projesini hayata geçirmek üzere Türkiye'ye döndü. Nevzat Aydın halen Türkiye'de e-ticaret alanında çığır açan yemeksepeti.com'un genel müdürlüğü görevini sürdürüyor.
Yemeksepeti.com, Microsoft ve DorukNet tarafından düzenlenen Altın Örümcek Web Yarışması'nda 2004 ve 2005 yıllarında 'En İyi Web Sitesi Ödülü'nü kazandı.
Yemeksepeti.com, 2007 yılında Endeavor Türkiye Ofisi tarafından 'Endeavor Girişimcisi' seçilmiştir. Seçim aşamasında girişimci atılımcılık, yenilikçilik, etik değerler, rol model potansiyeli, ekonomiye katkı ve Endeavor ile uyum gibi kriterler göz önüne alınmıştır.
Yemeksepeti.com bir paket servis portalı. Kurulumu aşamasında, aslında yemeksepetini yemeksepeti yapan başlıca unsurlar, yani kullanıcılar ve restoranlar, çok iyi şekilde analiz edilmiş ve herkesi mutlu eden bir iş modeli oluşturulmuş. Bu durum, şüphesiz, Yemeksepeti.com’un kısa zamanda bu ölçüde büyümesinde önemli role sahip. Yemeksepeti.com Türkiye’deki internetin ve paket servis kültürünün gelişme hızına ve sınırlarına paralellikte büyüyor ve bunun göstergesi olarak pek yakında İzmit, Adana ve Kıbrıs’lı kullanıcılarının hizmetine kendisini sunmayı planlıyor. Hali hazırla veritabanında 2500 restorana sahip olan yemeksepeti, 350000’in üzerinde kayıtlı kullanıcıya sahip. Diğer e-ticaret siteleriyle kıyaslandığında dudak uçuklatan bir rakama, %41’lik bir sipariş verme oranına sahip site sayesinde günde 30000 kişi karnını doyuruyor.
Projenin hayata geçirildiği 2000lerin başlangıcında ise Türkiye’de internetin durumu genel itibariyle pek de iç açıcı değildi. İnternetin yaygın olmamasının yanı sıra, kullanıcılarına güven telkin etmemesi de durumu kötüleştiren etmenler arasında geliyordu. Yemeksepeti.com Eylül ayında $ 180.000’lık bir bütçeyle kurulmasının hemen ardından önce Kasım krizi, ardından Şubat krizi patlak verdi ve gelir dengeleri bir anda bozuldu. Tüm bu tersliklerin yanı sıra, krizlerin ortasında doğan yemeksepeti.com, tüm bu krizler sayesinde ilk rakibine kurulduktan yaklaşık 4 sene sonra, 2004 senesinde kavuşabildi.
İş modeline bakacak olursak, yemeksepeti.com kullanıcılarından ne üye olma ne de hizmet esnasında bir ücret talep etmiyor. Kazancını veritabanında bulunan restoranlardan sipariş bazında elde ediyor. Aslına bakacak olursak yemeksepeti.com, uyguladığı iş modeli bakımından da Dünya’da tek. Fakat gün geçtikçe yurt dışındaki modellerin de bu yöne kayıyor olması bir gerçek. İş planının text kısmı her 6 ayda, finansal kısmı ise 3 ayda bir Nevzat Aydın tarafından güncelleniyor.
İşi oluştururken ilk etapta restoranlarla görüşüldü. Çoğunun savunduğu noktalar aynıydı: Kazanmadan bir şey ödemem, kendi ürünümü kendim ulaştırırım, bilgisayar istemem. Müşterilerinse en büyük derdi kredi kartıydı. Kredi kartının numarasını henüz ne olduğu belirsiz bir internet sitesiyle paylaşmak istemeyen kullanıcı ürünlerin kalitesi konusunda da kaygılıydı. Başta da belirttiğim gibi, yemeksepeti.com restoranlarını ve kullanıcılarını can kulağıyla dinleyerek ve uygun çözümler geliştirerek bu iş modelini kurdu ve her iki tarafı da memnun etti.
Yemeksepeti.com’un kendisini kullanıcı tarafında konumlandırıyor ve sorunlara o bakış açısıyla yaklaşıyor olması ve ‘müşteri daima haklıdır’ prensibinin hakkını veriyor oluşu kuşkusuz kullanıcısını kendisine bağlayan özelliklerinden. Söz konusu olan hizmetin yemek alanında verilecek olması da ayrı bir zorluk. Lezzet, zamanlama, temizlik üçlüsünden herhangi birinin aksaması, hiç tereddütsüz şikayet ve kullanıcı açısından hayal kırıklığı anlamına geliyor. Bu bakımdan mükemmeli yakalamak bir zorunluluk halini alıyor. Müşteri sürekliliğini hedefleyen sadakat programı çerçevesinde benimsedikleri altın kural ise: ‘Hiçbir sadakat programı kötü hizmet ve ürünün üstesinden gelemez.’
Halen Pazar payının %99’unu elinde bulunduran yemeksepeti.com, müşteri açısından en büyük rakibinin ‘telefon’ olduğunu vurgularken, interneti kullanan sayısındaki ve çalışan bayan oranındaki artışın site trafiğini muhakkak arttıracağını vurguluyor.
Pazarlamaya büyük bütçeler ayırmayan Yemeksepeti.com’un en büyük tanıtım aracı ‘Word of Mouth’. Bunun haricinde İnterneti de pazarlama aracı olarak kullanıyorlar. Bugünlerde radyo ilanlarında da yemeksepeti markasını duymanız mümkün.
Sözlerine bizlere bazı tavsiyelerde bulunarak son veren Nevzat Aydın’a değerli birikimlerini bizlerle paylaştığı için teşekkür ederiz.
  • Modellerden örnek almalı.
  • Ulaşılabilir hedefler koymalı.
  • İletişim becerisini geliştirmeli.
  • Mükemmeliyetçi olmamalı.
  • Genel olarak finans, üretim, insan kaynakları, satış-pazarlama alanında bilgi birikimi edinmeli.

12 Mart 2008 Çarşamba

embrio.com: creating business


19 Şubat2008 günü İTÜ İşletme Yüksek Lisans programı dahilinde yürütülen e-ticaret dersine embrio.com'un genel müdürü Hamit Kekeç katılarak bizlerle internet ticareti konusundaki değerli deneyimlerini ve bilgi birikimini paylaştı.
‘İnternette doğru işi üretmek nasıl yapılır’ noktasından yola çıkarak ve sorunun cevaplarını eksiksiz yanıtlayıp doğru şekilde yorumlayarak kurulmuş bir e-ticaret platformu embrio.com. ‘Ancak büyük düşünceler büyük işler üretir’ sözünün pusulasıyla insana ve kullanılabilir zekaya olan önemi söyleşisi boyunca her fırsatta vurguladı Kekeç.
İnternette iş üretebilmek sürecinde doğru işi bulup yeterli motivasyona sahip olmanın yetmediği günümüzde projeyi gerçekleştirebilmek için bir diğer önemli kriter de bütçe. Bu anlamda sermayenin bu kadar önemli olduğu günümüz dünyasında doğru işe girip doğru alanda yatırım yapabilmek işin sürekliliği açısından altın kurallardan denilebilir. Doğru işi üretebilmenin önemine ise çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, günümüzde ABD’de kurulan işlerin sadece %2 si ayakta.
İnternette iş yapmanın 4 doğrusundan bahsedilebilir:
1. Doğru insan
2. Doğru iş
3. Doğru pazarlama
4. Doğru hız
Yetenek çağını yaşıyor olmamız bakımından işteki başarıyı yakalayabilmek bireysel başarıdan geçiyor. Vizyon sahibi, yetenekli, zeki insan istihdam etmek şirketlere başarı ve katma değer olarak geri dönüyor. Bunun yanı sıra liderlerin önemi de firma çalışanlarını genel hedef doğrultusunda ortak bir paydada birleştirebilmek adına gayet büyük.
Yeni bir işe girerken o işte ilk olmak firma için büyük bir avantaj. Çünkü e-ticaret dünyasında pazar payının çok büyük bir kısmı lider firma tarafından elde tutulur. Ayrıca doğru işi yapıyor olmak kadar süreci de doğru algılıyor ve işliyor olmanın önemi büyük. Yapılan işte başarılı olmanın diğer bir sırrı da hedef kitlesi yeterli, güvenilir ve yenilikçi bir marka imajı yaratabilen, interaktivitesi bol bir iş modeli seçebilmek.
Klasik pazarlama tekniklerinin tabiri caizse öldüğü günümüzde en önemli pazarlama silahlarından biri WOMM. Bu bakımdan deneyenler, keşfedenler tarafından konuşulacak, övülecek işler yapabilmenin önemi büyük.
İşe başlarken kritik rekabet avantajını iyi belirleyerek bu noktaya odaklanmak, kategorisinde ilk ya da doğru ilk olmak, daha da önemlisi ilk kalabilmek ‘doğru hız’ konusunda altın kurallar.
Sayın Hamit Kekeç’e bizlere zaman ayırarak değerli bilgilerini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz.